Sanırım ki 17 yıllık AKP iktidarına teşekkür etmemiz gereken yegane konu milli bayramlara koydukarı yasaklar, getirdikleri kısıtlamalar olmalı. Sayelerinde sıkıcı resmi devlet protokolünden çıkarılan bayramları halk sahiplendi. Dar bir prototip içinde, belli kurallara sıkıştırılan kutlamalar sivilleşti, gerçek anlamda halka mal oldu. Meydanlarda konserler ve danslarla kutlanır oldu. Pek de güzel oldu…
Bu yıl 29 Ekim de 96. Yıl dönümünü kutladığımız Cumhuriyet Bayramı Atam’ın deyimiyle ”En büyük bayramdır. ” Kutlu olsun…
Cumhuriyetin kurulması bu halkın başardığı büyük bir devrimdir. Bir büyük savaştan bir ulus yaratıldı. O ulus, Mustafa Kemal Atatürk’ün yol göstericiliğinde kendi kaderine yön vermiş geçmişi geçmişte bırakıp çağdaş yönetim anlayışı olan Cumhuriyeti bütün kurumlarıyla benimseyip sahiplendi.
Her devrim eskisini yıkıp yerine yenisini koyar, 96 yıl önce de öyle oldu. Yıkılan imparatorluğun küllerinden yepyeni bir cumhuriyet doğdu. Cumhuriyetle birlikte ümmet kavramının üstü çizilip ulus kavramı hayata geçirildi. Ortak dil, ortak amaç, çağdaş düşünce ile donanmış birlik içinde ilerlemek hedeflendi. Cumhuriyetin kurucu kadroları; eşit, özgür, haklarını bilen ve sahip çıkan toplum yaratma çabası içinde hukuk, bilimin ışığında aydınlanmacı bir çizgi oluşturdular. Ama her devrimin olduğu gibi Cumhuriyetin de altını oyan karşı devrimcileri hiç eksik olmadı.
Aklını kullanmayı bilmeyene çağdaş yurttaşlar olmayı öğretmek kolay değildir. Bunun ayrımına varan gericiler dini kullanarak çağdaş eğitim sisteminin yolunu kestiler. Kendilerine kayıtsız şartsız biat edecek “kullar” yaratacak ortamı her zaman buldular.”Kul” kuldur, insanca hakları olduğunu bilmez, sadece dini görevleri olduğuna inanır. Hayata daracık çerçevesinden bakar. Dünyayı cennete çevirmek yerine cenneti öte dünyada arar.
Vardığımız noktada yaşadığımız ülkedeki sistemin Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyete ne kadar benzediği tartışılır. Artık Cumhuriyetin başında bir başkan ve onun adamları var. Kurtuluş savaşı sırasında bile her kararın birlikte alındığı TBMM devre dışı bırakıldı. Büyük emeklerle kurulmuş kamu kurumları, fabrikalar varsa çoktan satıldı. Eğitim sistemi çökertildi. Cemaatler dergahlar almış başını gitmekte. Siyasetin içindeki tüm partiler dini kullanma yarışında. Arada cılız muhalif sesler çıksa da, laiklikten söz etmekten bile korkar hale gelmiş görünüyorlar.
Görüenen o ki; geçtiğimiz yüzyılın dünyanı kendine hayran bırakan en büyün devrimi avuçlarımızın içinden kayıp gidiyor… Yapmamız gereken birileri bir şey yapsın diye beklemek değil!
Cumhuriyeti kuran ulus biziz. Halk olarak kutlamaları sahiplendiğimiz kadar, Cumhuriyetin bizatihi kendisini de sahiplenmek zorundayız…
Elbette ki Cumhuriyet Bayramı en büyük bayramdır! Ancak kutlamayı hak etmek gerek…
Yenilenmeliyiz!
Güçlü bir muhalefet oluşturup, şimdiye kadar yapılan yanlışlardan dönmenin yolunu bulmak, önce birbirimizi, sonra dünyayı anlamak, kendimizi dünyaya yeniden anlatmayı öğrenip Cumhuriyet yeniden kazanmayı becermek zorundayız. Bunu yapamazsak, korkarım çocuklarımızın kutlayacağı bir Cumhuriyet Bayramı kalmayacak…
İzmirden Anadoluya vurmak.. Kendi eleştirisini kurucu önder Atatürk ün arkasına saklanarak görmezden gelmek hiç üzerine alınmadan kamçısını ötekileştirdiğine vurmak.. Doğruya kendisi kurucu irade arkasında saklanarak ve kendinine dokunumazlık sağlamak daha doyumkar. Aanadolu ona kulluk edecek ötekiler ona kulluk edecek.. Kendini eleştirmeyen irade zamana yenik ama görmezden gelmek ise ayrı bir çıkmaz.. Saygılar,