Bu yazı iki bölüm olarak tasarlandı.
Birincisi, son zamanlarda gözümüze gözümüze sallanan tehditkâr gözdağı parmaklarına dair.
İkincisi, içeride kendi vatandaşına karşı tehditkâr bir şekilde sallanan aynı parmakların yurt dışına karşı uysal onaylayıcı “parmak kaldırma”ya dönüşmesine dair.
Önce birincisi:
* * *
Kaç yıldır kız ve erkek çocuklarımızın yurtlarda uğradığı tacizlere, çocuk gelin haberleri ve “6 yaşında evlendirilen çocuk” haberine çok haklı olarak tepkilerini ortaya koyan kamuoyuna karşı özür dilemesi gereken iktidar, tam tersine, kamuoyuna tehditkâr parmaklarını salladı. Tabii şaşırtıcı olmadı. Özür dilese şaşırtırdı.
Mesele ayyuka çıkınca konuşmak zorunda kaldı ilgili bakan. Olay için; “çocuğa yönelik istismar vakaları siyasetin konusu değildir” gibi acayip bir savunma yaptı ilkin.
Ama “savunma”!? Yakışır mı AKP’li yöneticiye? Kabadayılık yapmadan, gözdağı vermeden olur muydu hiç(!)
Nitekim bakan tehditkâr parmağını sallamaya başladı: “.. biz de Bakanlık olarak bu mağdurların bir kez daha siyasetin aparatı olarak kullanılmasına müsaade edemeyiz” (9 Aralık 2022, haberturk.com) Ona yakışan da buydu işte; “müsaade edemeyiz”!.
O “parmak”, olaya infial gösteren insanları “siyasetin aparatı” olmakla suçluyor.
* * *
Erdoğan’ın kamuoyuna karşı sallanan parmağı da protesto edenleri, “hadiseyi milletimizin inancı ve kurumlarıyla irtibatlandırmak” ile suçladı, suçlu ilan etti.. “Niyet mağdurun hakkını savunmaksa bunu zaten yapıyoruz” diyor (12 Aralık 2022, bbc.com)
Korkunç ve iğrenç olayın bilinen özeti şu:
6 yaşında “evlendirilen” çocuk 14 yaşında annesi tarafından hastaneye götürülür; burada doktor istismarı fark eder ve ihbarını yapar. Yıl ne? 2012. Yargı istismarcılara karşı harekete geçmiş mi? Ne gezer..
Bundan 8 yıl sonra (yazıyla SEKİZ yıl), 2020’de, çocuğun bizzat kendisi “vücudunda morluklarla ve elindeki belgelerle” şikâyetçi olur. Yargı hemen harekete mi geçmiş? Ne gezer. Savcının da acelesi yoktur, iddianameyi ancak 2 yılda (Ekim 2022) tamamlar.
Ne zaman ki (3 Aralık 2022) vicdanlı bir gazeteci bu iddianameyi haber yapar ve bu, özgür medyada ayyuka çıkar; AKP’ye oy vermiş veya vermemiş çok geniş bir kamuoyu vicdanının sesi kulaklarını tırmalar, bu muhteremler de o zaman konuşmaya başlar.
Hal bu olunca, Erdoğan’ın “bunu ZATEN yapıyoruz” sözü acı da olsa güldürmüyor mu?
* * *
Peki ya İmamoğlu davası?
Siyasi yasak kararı vermeyeceğini belirten ilk yargıç sürülmüş. Anayasaya aykırı!
Sonraki yargıç, ceza artırımı kararını TCK’nda olmayan (olan değil olmayan) bir fıkraya dayandıracak kadar özensiz. Yargıçlığın gerektirdiği dikkatten ve özenden eser yok.
Ve yargıçtan gerekçeli kararı hızlandırmasını kendi şahsi izniyle ilişkilendiren bir savcı..
Ve de bu “yargıyı” savunmak için sallanan tehditkâr parmak!
Erdoğan, “Konu bir şahsın, hakimlere hakaret ettiği iddiasıyla aldığı mahkumiyet kararından ibaret … hakimler bağımsız olarak görevlerini yaparlar” derken, şaşkınlıkla karışık bir gülme gelmiyor mu size? (17 Aralık 2022, gazeteduvar.com.tr)
Ama gülmeyin. Ne deseydi?
“İstanbul’un kaynaklarını vakıf-tarikat-müteahhit lobilerine akıtan hortumları yeniden kurmak,
altılı masayı krize ve çatışmaya sürüklemek,
İstanbul Büyükşehir seçimindeki feci yenilginin rövanşını almak vb. gibi sebeplerle İmamoğlu’na siyaset yasağı gerekiyordu kardeşim! Mesele budur”
demesini mi bekliyordunuz yani?
* * *
Peki ya İBB ile ilgili İçişleri Bakanlığı raporu?
Rapor, belediyede işe alınan bazı kişileri “terör ile iltisaklı” bulmuş.
Hukukçu değilim, ama şu “iltisak” kavramı ceza kanununda var mı diye, internetten düzineyle kaynak taradım. Ceza kanununda bu sözcüğe rastlayamadım.
Hakkında FETÖ/PDY davası açılmış birisinin eylemleri hakkında bir Yargıtay kararında bu terim şöyle geçiyor: “sanığın konum ve kişisel özellikleri de nazara alındığında sempati ve iltisak boyutunu aşan, örgüt üyesi olduğunu ispat etmeye yeterli örgütsel faaliyetler kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilmelidir”
Bu karmaşık hukuk cümlesi, belli ki o kişi hakkındaki verileri, eylemleri onun “örgüt üyesi olduğunu ispat etmeye yeterli” bulmuyor.
Kavrama dikkat; “iltisak boyutunu” aşmadığı için şahsın eylemleri “örgütsel faaliyetler” kapsamında sayılamaz diyor.
Raporun iddialarındaki “iltisak”ın gerçek olduğu çok şüpheli de velev ki “iltisak” olsa bile, hukuk ne diyor: “iltisak boyutu” İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin ima ettiğinin aksine, kimsenin “örgüt üyesi olduğu” şeklinde değerlendirilemeyeceğini söylüyor.
Anlaşılan o ki, bir de uydurulmuş bir suç ihdasıyla, “terör ile iltisak” etiketiyle sallanıyor o tehdit parmağı.
Bakanın, çocuk istismarını protesto edenlere yönelttiği yukarıdaki sözünden çevirirsek, bir kez daha yargının-hukukun “siyasetin aparatı olarak kullanılmasına” tanık olacağız.
* * *
Peki ya mevcut İBB yönetiminin, İstanbul Belediyesinde AKP dönemindeki yolsuzluk ve usulsüzlüklere ilişkin hazirladığı dosyalalarla ilgili hukuk süreci?
İki yıl kadar önce İçişleri Bakanının “bir de benim müfettişlerim baksın” diyerek el koyduğu dosyalar?
İmamoğlu yönetiminin aleyhine düzmece suçlamalar için hiç üşenmeyen müfettişlerin, AKP dönemine dair o dosyalar için hiç acelesi yok gibi görünüyor.
* * *
2023’ün, ülkemizin gözüne gözüne sallanan tehditkâr parmağın işine son verecek bir seçim sonucu getirmesi dileğiyle.
****yargıyı “siyasetin aparatı olarak kullanılmasına müsaade edemeyiz” ****