Bir zamanlar Karaborsa satışlar vardı aslında aklınıza gelebilecek her şey karaborsaya düşmüştü, ilaç ve acil ihtiyaçlar bulunamıyordu, sıralara girilip evin ihtiyaçları alınıyordu.
Tüp ve gaz kuyruğuna girenler Ogünleri hiç unutmadı.
O yıllarda yanı 5 Ocak 1978-12 Kasım 1979'da Bülent Ecevit başbakandır, Cumhurbaşkanı ise Fahri Korutürk'tür. Bu dönem halkın tüp ve gazyağı için oluşturduğu uzun kuyruklarla ünlüdür.
Sıkıntıların çokça yaşandığı dönemdi hem ekonomik hem de siyasi olarak.
12 Eylül 1980'de Askeri Darbe gerçekleştirildi. Sıkıntıların başlıca sebebi görülen anarşi ve terör makasla kesilircesine kesildi ancak ekonomik sıkıntılar dur durak bilmedi. Hala tüp ve gaz başta olmak üzere şeker ve yağ gibi temel gıdalarda sıkıntılar devam ediyordu. Bu durumu fırsata çevirmeye çalışanlar el altından tüpleri satmaya başladılar ama yüksek fiyatlarla. Bu satış biçimine o dönem "Karaborsa" deniyordu.
Aradan yılar, yılar geçti ve stokçuluk terimi yine gündeme geldi.
Her gün evine alışveriş yapan vatandaş bilir, nasıl fiyat değiştirildiğini.
Marketlerin her gün fiyat değiştirmesinden başımız döndü.
Dün aldığımız bir ürünü, bugün iki kat fiyat bindirilmiş halde almak zorunda kalıyorsunuz.
Önceden zam ayda-yılda bir yapılırdı, şimdi her gün, her saat zam geliyor!
Ulusal market zincirleri ve yerel marketler zincirleri zıvanadan çıktı.
Dolar-Avro yükseliyor, onu anladık. Dışarıdan alınan bazı ürünlere bu nedenle zam geliyor
Ama bu marketler işin cılkını çıkarttılar, bu kadar da olmaz. Ülkede üretilen ürünlere bile her gün zam yapıyorlar.
Nasıl olsa her şey raydan çıkmış, vatandaşı düşünen yok.
Bu marketleri kim denetliyor, kim bakıyor, başı boş mu bunlar? diye sormadan da edemiyor insan.
Fırsatçılığın böylesi
Rastgele yapılan zamlar yetmezmiş gibi, birde stokçular sardı etrafı.
Kim yapıyor bunu?
Zincir marketler.
Toptancılar.
Halciler.
Galericiler.
Kısacası stokçular.
Deyim yerindeyse parasına para katıyor.
Bizim zenginlerimiz, fakirin ekmeğine göz dikiyor.
Kim dur diyecek? Bekliyoruz.
Günü kurtarmak.
Bir haber. Akaryakıta zam gelecek. Önceden kuruş geliyordu. Artık zam lira.
Herkes akın ediyor. Ne alırsak kar. Mantık bu.
Markete yağ geliyor. Son kuruşuna kadar paramızı veriyoruz. Kartların limitlerini zorluyoruz. Alıyoruz.
Kısacası hepimiz bir nevi stokçuluk yapıyoruz.
Dar gelirli gelen zamdan etkilenmemek için. Maaşın erimesine bir nebze engel olmak için.
Toptancı daha fazla kazanmak için.
Velhasıl
Hepimiz kurtuluş arıyoruz.
Dar gelirli günü kurtarmanın peşinde.
Parası olan, dünü ve günü kurtardı. Yarını ve daha sonrayı kurtarmanın peşindeler.
Peki adalet nerede?
Hak hukuk?
Vicdan?
Onları hak getire.
Olaya biraz da başka boyuttan bakalım.
Büyüklerimizin çok güzel bir sözü vardır.
Süt neyse, yoğurt neyse kaymağı odur.
Zam gelecek.
Günü kurtaralım.
Biz gün derdine düştükçe.
Stokçu zam derdine düşüyor.
Koyun can derdinde, kasap et derdinde. Misal bu.
Tüm bu ürünleri yok sattıran da biziz.
Biz normal kalabilsek, stokçular biraz daha yavaş gider.