Ak Parti ve MHP arasındaki ittifak görüşmeleri hızlıca bitti. Aday adayları ise ardı ardına açıklandı hatta sokağa inildi bile. CHP ve İYİ Parti arasında ise halen devam eden ittifak görüşmeleri aday belirleme sürecini uzatırken bu süreçten en olumsuz etkilenen kent ise İzmir olarak öne çıkıyor. CHP'nin en çok belediyeye sahip olduğu kentte içinde bulunduğu rahatlık gittikçe yerini kaosa doğru bırakmaya başladı.
CHP'nin kalesi olarak dillendirilen (oysa anti Ak Partililer'in kalesi olan) İzmir'de bu süreç uzadıkça dedikodu, yalan, iftira da artar oldu. "Türkiye'nin umudu CHP" sloganı ile yola çıkan ve ülkeye gelecek vaad eden CHP'de dedikodu, iftira ve dosya savaşları öyle bir hale geldi ki her kafadan bir ses çıkar oldu. Bilgi kirliliğini tavan yaptıran bu iddia ve dedikoduları resmen ağzı açık izliyoruz. Bu durum parti içinde ciddi bir kaos ortamı hatta düşmanlıklar (kimse rekabet demesin. Zira resmen düşmanca söylemlerle hareket ediliyor) oluşturdu. Süreç uzadıkça bu gerilim artacak gibi görünüyor.
Bu gerilime CHP Genel Merkezi'ne giden dedikodulardan çok sosyal medya üzerinden yapılan yorumların neden olduğuna da dikkat çekmek lazım. Bütün döngü İzmir'deki aday adaylardan daha heyecanlı olan 200-250 kişi üzerinden dönüyor. Bunlara göre CHP Genel Merkezi, İzmir ile yatıp İzmir ile kalkıyor. Oysa İzmir'den giden aday adayları olmazsa CHP Genel Merkezi'nin gündeminde İzmir bu kadar yoğun değil.
Salt olay bu da değil. MYK üyelerinin yakınlarından, bırakın o ilçelerinin mahallesi kadar, herhangi bir köyü kadar nüfusu olmayan belde başkanlarının kendilerine vazife edinerek(!) yazdığı raporlardan medet umanları kötü sürprizler bekliyor. Düşünün İzmir'de inşaatçılık ile adını duyuran bir aday adayı işi gücü bırakıp CHP'nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun'un memleketi Ordu'da bir hafta geçirip akrabaları ile diyaloga giriyor. CHP'nin bu kadar basit ilişkilerin partisi olduğunu düşünen isimlerin koltukta oturması seçmene hakaretten öte ne olur ki?