100’üncü yaşını selamlamaya hazırlanan Cumhuriyet Halk Partisi, ülke tarihinin en kritik seçimlerinden birine yaklaşırken içeriden ve dışarıdan dizayn edilme uğraşlarına da direniyor. İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yargı tarafından verilen ceza bu saldırıların net olarak görülmesi için bir turnusol kağıdı işlevi gördü.
İzmir’de de CHP’yi bekleyen zorlu bir süreç var. CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel’in milletvekilli aday adayı olmak için istifa edecek olması ve bunun ertesinde yaşanacak “yeni il başkanı seçme” süreci böylesi bir dönemde kritik sonuçları da beraberinde getiriyor.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, her zamanki dengeli duruşuyla CHP İl Yönetimi ile bir araya geldiğinde parti disiplini gereği yeni başkanın yönetim içinden seçilmesi gerekliliğine dikkat çekmişti. Israrla gelen sorular üzerine, yine parti terbiyesini ön planda tutarak Genel Merkez tarafından yapılacak bir atamanın da kimseyi küstürmemesi gerektiğini vurgulamıştı.
Bugünkü CHP İzmir İl Yönetimi, demokratik şartlarda yapılan bir kongrede seçilerek göreve gelmiş partililerden oluşuyor. Bu kongrede çarşaf liste ile seçime girerek göreve gelen yöneticiler, dönemin şartlarına göre parti iradesinin de yönetim kademelerinde temsil edilmesini sağlamışlardı. Tek başkan adayı olması kongrenin heyecanını törpülese de yönetimin oluşması için delegeler üzenlerine düşeni fazlasıyla yapmıştı.
2019’da yapılan yerel seçimlerden bu yana, başta İstanbul seçimleri olmak üzere, iktidarın muhalif seçmenin iradesini yok sayma tutumu ortada. Bu tutumdan en fazla etkilenen ve direniş gösteren partilerden biri de CHP oldu. Kayyumlar eliyle sandık iradesi ortadan kaldırılmasına yüksek sesle itiraz edenlerden biri de yine CHP yönetimiydi. Sürekli denetlenen belediyelerin üstünde sallanan tehdit kılıcından da CHP üzerine düşeni aldı ve almaya devam ediyor. Bütün olumsuzluklara rağmen kendi adaylarına destek veren seçmenin iradesini elinden geldiğince yüz üstü bırakmamaya çalışan da CHP kadroları...
Demokrasinin kırıntılarını savunmak için mücadele eden CHP’yi İzmir’de başka bir sınav bekliyor; Parti içi demokrasi mekanizmaları ne kadar korunacak ne kadar görmezden gelinecek? Seçmenin iradesini savunmak için bedel ödemeyi göze alan Parti kurmayları kendi partililerinin iradesini ne kadar savunacak?
2020 yılının Şubat ayında 655 delegeden 611’inin oy kullandığı bir kongre yapıldı. O
günleri ve yapılan seçimleri yok sayarak, Deniz Yücel’in yerine yönetim dışından bir başkan atamak CHP’ye ve partililerin iradesine yapılacak büyük bir saygısızlık olacaktır.
Bir kaç belediye başkanı tarafından ‘yeniden’ dizayn edilmeye çalışılan il yönetimi önce CHP’ye, ardından da Tunç Soyer’e ve onun vizyonuna zarar verecektir. Parti içi demokrasinin zarar görmesi bir yana, önümüzdeki seçim sürecinde yaşanacak olumsuzluklar atanacak başkan ve yönetimden önce Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e fatura edilecektir.
Bugün CHP üzerinde oynanan oyunlara baktığımızda İzmir’de bir sonraki yerel seçimde CHP’yi ve Soyer’i görmek istemeyenlerin avuçlarını nasıl ovuşturduğunu görmemek için kör olmak gerekiyor. CHP’de herkes olanın bitenin farkında. Ancak bir kaç kişi, kendi ikballeri ve egoları uğruna Tunç Başkanı da CHP’yi de harcamaktan çekinmiyor.
Çarşaf liste yöntemi ile seçilen il yönetiminin oluşmasına artı veya eksi müdahil olmayan bazı “siyasi elitler”, bugün “yönetim içinden kimse başkan olamaz” diyor. Olabilecek isimleri “o” cu veya “bu” cu şeklinde yaftalayarak bu yanlıştan kendi siyasetlerinin önünün açılabileceğini düşünüyorlar. Ancak yanılıyorlar. Siyaset örgütle birlikte ve uyumlu yapıldığında başarılı olunuyor.
Amacınız kontrol edebileceğiniz bir emir eri atatmak değilse, öncelikle CHP’de il başkanı olarak görev yapabilecek liyakat sahibi, parti emekçisi başarılı birçok yönetici var. Diğer yandan, yapılacak bir atamayla Parti tabanına yapacağınız hakaretin de telafisi olmayacaktır.
Şu anlaşılmalıdır ki il başkanlığı sorunu sadece bir başkan belirlemenin çok ötesinde bir sorundur. 2018 kurultayında partiyi bölme noktasına getiren Muharrem İnce’ye, siyasi ikballeri için imza veren veya renksiz kalan bazı “eski ekip” siyasetçilerinin bu süreçte parlatılarak yeniden piyasaya sürülmesi ayrıca manidar görülüyor. Bu durum Genel Merkez boyutunda nasıl algılanır tahmin edebilirsiniz.
Son söz; Soruna doğru tanı koymadan yanlış yöntemlerle çözmeye çalışmak İzmir’de CHP ve Tunç Soyer’e yapılmış siyasi bir suikasttır. Failleri bellidir...
ne CHP ne İzmir Tunç Soyer'in hakkını ödeyemez, her yönden ona sahip çıkılmalıdır...