Türeli, "Türkiye ekonomisinin yıllık ortalama yüzde 6-7 büyüyebilecek bir yapıya kavuşması lazım. Bu da üretimle olur"

TAKİP ET

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'nın 2025 bütçesi görüşüldü. CHP İzmir Milletvekili ve TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu CHP Grup Sözcüsü Rahmi Aşkın Türeli, 'Türkiye ekonomisinin yıllık ortalama yüzde 6-7 büyüyebilecek bir yapıya kavuşması lazım. Bu da üretimle olur. Ulaştırma sektörü önemli bir sektör elbette ama bir hizmet sektörü.' değerlendirmesini yaptı.

Hem yolcu taşımacılığında hem yük taşımacılığında kara yollarının lehine olan yapı aynen devam ediyor.

Türeli yolcu ve yük taşımacılığında kara yollarının lehine olan yapının devam ettiğini vurgulayarak; “Ulaştırma yapısı, üretim ve tüketim arasındaki ilişkiyi kuran, pazarı bütünleştiren, ekonomik aktiviteleri birleştiren çok önemli bir sektör. Yıllardan beri bütün planlarda, orta vadeli programlarda hep "ulaştırma türlerinin teknik ve ekonomik açıdan en uygun yerlerde kullanıldığı, dengeli, akılcı ve etkin bir ulaştırma altyapısının oluşturulması" diyoruz ama ne yazık ki buna ilişkin hiçbir aşama kaydetmemişiz. "Dengeli bir yapı" diyorsunuz, hiçbir ilerleme yok. Hem yolcu taşımacılığında hem yük taşımacılığında kara yollarının lehine olan yapıyı değiştirmemişsiniz, aynen devam ediyor. Hem geçmişle kıyasladığımızda hem de bizimle birlikte uluslararası kıyaslamada, OECD ülkelerine ya da AB ülkelerine baktığımızda sorun devam ediyor.” dedi.

 

Hem demir yolu yoğunluğunda hem de demir yolu verimliliğinde Türkiye, Avrupa ülkelerinin çok gerisinde!

Demir yolu yoğunluğu ve verimliliğinde Türkiye’nin Avrupa’nın çok gerisinde olduğunu aktaran Türeli; “2025 Yılı Cumhurbaşkanlığı Programı'na göre, karayolu yolcu taşıması oranı 2002 yılında yüzde 96'ymış, 2022 yılında yüzde 91,2 olmuş. "Ben ulaştırma yapısını düzelteceğim." diyen bütün bakanlar bu çarpıklığı düzeltmemişler. Demir yolunun yolcu taşımacılığındaki oranı 2002 yılında yüzde  2,3'müş, 1.5 olmuş. Yük taşıması oranına baktığımızda, hiç değişmemiş, 2002'de yüzde 89,3'ü kara yolu, yüzde 4,3'ü demir yoluymuş, 2022'de hiç değişmemiş, yirmi yılda aynı kalmış. Yolcu taşımacılığını AB ile kıyasladığımız zaman, pay olarak karayolu etkin ama demir yolunun da ciddi bir payı var. Örneğin, yük taşımacılığında AB'de demir yolunun payı yüzde 17,2 ama Türkiye’de yüzde 4,6 yani bir ilerleme olmamış. Neden kara yoluna dayalı bu dengesiz yapıyı devam ettiriyoruz? Hem demir yolu yoğunluğunda hem de demir yolu verimliliğinde Türkiye, Avrupa ülkelerinin çok gerisinde.” ifadelerini kullandı.

 

 

Üretimi, ihracatı, istihdamı artıracak bir perspektife ihtiyaç var.

Kamu Özel İşbirliği modelini eleştiren ve bu modelle bütçeden hiç para çıkmayacağı söyleminin yanlış olduğunu aktaran Türeli; “Kamu-özel iş birliği modelinde bütçeden hiç para çıkmayacağı söyleniyordu ama 2025 yılında Ulaştırma Bakanlığı ve Karayollarına ödenecek trafik garantileri ve katkı ödemeleri 100 milyar lira. Bu ödemeler, 2026'da 119 milyar, 2027'de 125 milyar lira olacak, çok büyük paralar bunlar. Hani bütçeden para çıkmayacaktı? Bu modeli biz çok eleştirdik. Bu model doğru bir model değil çünkü. Tabii ki bir ülke kamusuyla özeliyle birdir ama geçmişte kamunun yapabildiği, Devlet Planlama Teşkilatında yatırım programına alınan ve belli kaynaklar aktarılarak tamamlanan yolların, köprülerin, otoyolların, havaalanlarının sonrasında bu modelle yaptırılmış olması, özel sektörü asıl bulunması gereken imalat sanayisi alanından çekti. Halbuki özel sektör, dış ticarete konu olan sektörlerde uzmanlaşmalı. Üretimi, ihracatı ve istihdamı artıracak bir perspektife ihtiyaç var. Bu modelin fizibilitelerini, sözleşmelerini bilmiyoruz. Bugünkü değer hesabının yapılıp yapılmadığını bilmiyoruz. Bu işi devlet yapsaydı kamu yatırımında ne kadara mal olacaktı? Bunu özel sektöre yaptırdığımızda ya köprü, otoyollarda olduğu gibi bir gelirden vazgeçiyoruz ya da şehir hastanelerinde olduğu gibi kira ödüyoruz. Bugünkü değer hesabı, onların gelecekteki getirilerini bugüne bir faiz oranından çekip ikisini kıyaslamaktır. Bugünkü değer hesabı yok ortada. O yüzden de başlangıçta söylenenlerin çok üstünde maliyetlerle karşı karşıya kaldığımızı görüyoruz. Verilen geçiş garantileri, havaalanları yolcu uçuş garantileri ve döviz cinsinden garantiler çok ciddi sıkıntı yaratıyor.” değerlendirmelerini yaptı.

 

Bugün rantabl olmayan, kârlı olmayan, her gün devletin kasasından, bizim ödediğimiz vergilerden ciddi katkı ödemesi, garanti ödemeleri yaptığımız bir modelin sürdürülebilirliği yok.

Ülkenin kalkınmasının temel unsurunun üretimi artırmak olduğunu vurgulayan Türeli; “Türkiye'nin yurt içi tasarrufları yatırımları karşılamıyor, dış tasarruf alıyoruz yani cari işlemler açığı veriyoruz ve bunu da borçlanarak finanse ediyoruz. Gelecekte on beş-yirmi yıl sonra rantabl hâle gelecek yatırımları bugünden yapmak doğru değil. Biz bunları konuştuğumuz zaman "İyi ki yapmışız. O zaman yapmamış olsaydık şimdiki artan maliyetlerle yapamazdık." deniyor. Ama sonuç itibarıyla, bugün rantabl olmayan, kârlı olmayan, her gün devletin kasasından, ödediğimiz vergilerden ciddi katkı ödemesi, garanti ödemeleri yaptığımız bir modelin sürdürülebilirliği yok. Bir ülkenin kalkınmasının temel unsuru öncelikle üretimi artırmak, katma değeri, teknoloji yoğunluğu yüksek bir üretim yapısını geliştirmek olmalı.” dedi.

 

Türkiye ekonomisinin yıllık ortalama yüzde 6-7 büyüyebilecek bir yapıya kavuşması lazım. Bu da üretimle olur, ulaştırmayla değil.

Ulaştırma sektörünün önemli olduğunu vurgulayan Türeli, büyümenin sadece ulaştırma sektörü yatırımları ile değil tüm sektörlerde büyüme ile olacağını aktardı. Türeli; “Bir uçak örneği vermek isterim: Uçağın gövdesi, motoru ve kanatları var. Aerodinamik öyle bir şey ki gövde ile kanatlar arasında uyum olmalı. Uçağın gövdesi üretim demek, özellikle sanayi üretimi, imalat sanayi, tarım; uçağın kanatları ise hizmet sektörleridir, ulaştırma, ticaret buradadır. Öyle bir yapı var ki uçağın gövdesi büyümüyor, uçağın kanatları büyüyor. Türkiye, önceliğini bugün ihtiyacı olmayan ama gelecekte ihtiyaç duyabileceği yatırımlara verdi, oysa daha dengeli ve üretimi artıracak bir yapıya ihtiyaç vardı. Türkiye ekonomisinin yıllık ortalama yüzde 6-7 büyüyebilecek bir yapıya kavuşması lazım. Bu da ulaştırmayla değil, üretimle olur. Ulaştırma sektörü önemli bir sektör ama bir hizmet sektörü. Bu durum rasyonel değil, irrasyoneldir.” değerlendirmelerinde bulundu.

 

İzmir’de yapımına 15-20 yıl önce başlanmış ulaştırma projeleri hala bitirilebilmiş değil. Neden?

Konuşmasının devamında İzmir’de başlayan ve yıllardır süren projeler olduğunu aktaran Türeli; “İzmir'le ilgili birkaç şey söylemek isterim: 3 büyük kentimiz var, bunların hepsinin birbirine bağlanması son derece önemlidir ama Ankara-İzmir Hızlı Tren Projesinin yapımına 2007'de başlanmış, bitiş tarihi önce 2017 olarak ilan edilmişti. 2024 yılı yatırım programında 2026 yılında tamamlanması öngörülüyordu, şimdi anlaşılıyor ki 2028 yılında bitecek.

Ankara-İzmir Otoyolunun ne olduğunu bilmiyoruz; ihalesi yapılmıştı 2016'da, ne durumda, öğrenmek isterim.

 

İzmir içi ulaşımda ciddi sıkıntılar var. Bakın, Torbalı-Ödemiş-Kiraz bölünmüş yolunun yapımına 1998 yılında başlanmış. Ben 2011-2015 arası milletvekili olduğum dönemde bunları sorduğumda 2014 yılı yatırım programında deniliyordu ki: "Bitiş yılı 2017 yılı olacak." 2023 yılının yatırım programında bitiş yılı 2026 oldu, geçen sene 2024 yılının yatırım programında 2027'ye ertelendi.

 

Tire-Belevi yolunun yapımına 2003 yılında başlanmış. Önce "2017'de bitecek." deniyordu, sonra 2026'ya ertelendi, sonra 2027'ye, şimdi belki de 2028'e ertelenecek.

 

İzmir-Turgutlu ayrımı, Kemalpaşa-Torbalı il yolunun 2013 yılında yapımına başlanmış, önce 2015, 2017'ydi; 2023 yılı, sonra 2026 oldu, sonra 2027.

 

Aliağa-İzmir bölünmüş yolunun yapımına 1998'de başlandı. 2023 yılı yatırım programında 2026'da bitmesi öngörüldü. Bunların hepsi kamu yatırım programında var.

 

İzmir-Çeşme ayrımı, Seferihisar-Selçuk-Kuşadası ayrımı, yapımına 2011 yılında başlanmış, 2014 yılı programında "2017" deniyordu. 2023'te "2026"ya, 2024'te "2027"ye geldi.

 

İzmir-Torbalı ayrımı, Menderes-Seferihisar-Selçuk ayrımının yapımına 2011 yılında başlandı. 2014 yılı programında 2017'ydi bitme süresi, sonra "2026", şimdi "2027" diyorsunuz.

 

10-15 yıl önce; yani 2010, 2011, 2013 yıllarında başlanan projeler hâlâ bitmemiş. İzmir hem tarım hem sanayi hem tarıma dayalı sanayii hem de yüksek teknolojili sektörlerin olduğu bir kent ve aynı zamanda hizmet kenti; limanı var, ticaret kenti, ulaştırması... Ulaştırma bu açıdan kritik öneme sahip. Neden hâlâ bu yolları bitirmedik Sayın Bakan? Üzerinden on beş yıl geçmiş, biraz kaynak aktarılsa bitebilecek projeler bunlar. Buradan buna önem vermediğiniz anlaşılıyor. Bu da aslında dediğim gibi, son derece üzücü bir olay.” diyerek sözlerine son verdi.