TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Telus Digital işçileriyle TBMM'de basın toplantısı düzenledi
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Telus Digital işçileriyle TBMM'de basın toplantısı düzenledi
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, sendikal hakları için mücadele eden Telus Digital şirketinde çalışan işçilerin sesini Meclis kürsüsüne taşıdı. İşçilerle düzenlediği basın toplantısında konuşan Baş, “Her yerde aynı sorunları yaşayan işçiler sendikalaşma hakkını kullanmaya çalışıyorlar ve her örgütlenme adımında anayasal hakkın kullanılmasının önüne geçmek için birbirine çok benzer fiili engellemelerle karşılaşıyorlar” ifadelerini kullandı.
Kanadalı teknoloji şirketi Telus Digital’de çalışan işçiler, Çağrı-İş Sendikası’na üye olmalarının ardından şirketin örgütlenmelerini engelleme girişimleriyle karşı karşıya kaldı. Sendikanın yeterlilik sayısını tamamlayıp yetki belgesini almasının ardından şirket, sendikanın yetkisine asılsız nedenlerle itiraz etti.
Telus Digital işçileri sendikal haklarını korumak için hukuki mücadeleyi sürdürürken, TİP Genel Başkanı Erkan Baş da seslerini duyurmalarına olanak sağlamak amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) kürsüsünü işçilerle paylaştı.
‘SENDİKALAŞMA HAKKINI KULLANMAK İSTEYEN İŞÇİLER, BİRBİRİNE ÇOK BENZER FİİLİ ENGELLEMELERLE KARŞILAŞIYORLAR’
TBMM’de işçilerle düzenlediği basın toplantısında konuşan Baş, şunları kaydetti:
“İnanıyorum ki bu ülkenin yüzde 99’unu oluşturan emekçiler ortak gündemlere sahip. Hepsi diyor ki ‘Maaşlarımız yetmiyor, bu parayla geçinemiyoruz’. Hepsi emeklerinin karşılığını alamadıklarını düşünüyor ve bu nedenle daha uzun saatler çalışmaya zorlanıyorlar. Her geçen gün daha uzun saatler çalışıyorlar, daha zor koşullarda çalışıyorlar. Çok büyük bir bölümünün herhangi bir iş güvencesi yok; her an işsiz kalma korkusuyla, işsizlik tehdidiyle karşı karşıyalar. Bu ortak dert ancak ve ancak işçilerin örgütlenmesiyle aşılabilir. Her yerde aynı sorunları yaşayan işçiler doğal olarak meşru, yasal, hatta anayasal hakları olan sendikalaşma hakkını kullanmaya çalışıyorlar, örgütlenme adımları atıyorlar ve her örgütlenme adımında da anayasal hakkın kullanılmasının önüne geçmek için birbirine çok benzer fiili engellemelerle karşılaşıyorlar. Örgütlenme engellerini aştıkları anda bazen patron baskısı, bazen mobbingler, bazen doğrudan kolluk kuvvetleri, bazen sözde yasal haklar adı altında kötü niyetli girişimlerle işçi arkadaşlarımızın örgütlenmelerinin önüne geçilmeye çalışıldığına ilişkin daha önce burada defalarca kez cümleler kurduk, örnekler verdik.
‘BUGÜN BEN KONUŞMAYACAĞIM, SÖZÜ İŞÇİ ARKADAŞLARIMA BIRAKACAĞIM’
Bugün yanımda Telus Dijital çalışanı işçi arkadaşlarımız var. Gencecik, önemli bir bölümü üniversite mezunu, yabancı dil bilen, büyük bir bölümü belki de hayatlarında ilk kez işe girmiş, bir kısmı daha yeni evlenmiş, yeni anne-baba olmuş işçilerin yoğun olarak çalıştığı bir iş yerinden söz ediyoruz. Arkadaşlarımız benzer koşullar nedeniyle Çağrı-İş sendikasında örgütlenme kararı verdiler. İş yerinde önemli bir örgütlenme eşiğini geride bıraktıkları anda da Türkiye'nin dört bir yanında yaşananlara benzer bir tabloyla karşı karşıya kaldılar. Bugün kendilerinden rica ettik, doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında işçi arkadaşlarımız kendi yaşadıklarını kendi dillerince, kendi üsluplarınca buradan kamuoyuyla paylaşsınlar ve Türkiye'nin dört bir yanında benzer sorunlarla karşı karşıya kalan işçilerimize hem örnek olsunlar hem seslerini duyursunlar hem bu dayanışmamızı onlarla gösterelim istiyoruz. O yüzden bugün ben konuşmayacağım. Sözü işçi arkadaşlarıma bırakacağım. Onlar kendi yaşadıklarını, diğer sınıf kardeşleri gibi uğradıkları muameleyi bizlerle paylaşacaklar.”
‘İŞÇİLERİN SENDİKALI OLMASINI ASLA İSTEMİYORLAR ÇÜNKÜ İSTEDİKLERİ GİBİ AT KOŞTURUYORLAR’
Erkan Baş’ın konuşmasının ardından kürsüye gelen Telus Digital işçisi şunları dile getirdi:
“Biz bugün buraya çağrı merkezi işçilerinin sorunlarını, düşük ücretlerini, mobbinglerini, zorlu çalışma şartlarını anlatmaya yani çağrı merkezi işçilerinin sesini duyurmaya geldik. Çağrı merkezleri kâr oranlarının oldukça yüksek, iş gücüne ödenen ücretlerin oldukça düşük olduğu bir sektör. Çağrı merkezleri, atanamayan öğretmenlerin, alanında iş bulamamış mühendislerin, iletişim fakültesi, iktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunlarının ve diğer birçok bölümden mezun olmuş fakat kendi mesleğinde iş bulamayan ama çalışmak zorunda da olan işçilerin istihdam edildiği şirketlerdir.
Çağrı merkezi şirketleri bütün bu işçileri 3 kuruş paraya çalıştırıp, fazla mesai ücretlerini vermeyip, mobbinge maruz bırakıp, ‘beğenmiyorsan kapı orada’ tavrı ile sömürüyor, haklarını yiyor, emeklerinin karşılığını vermiyor, işçilerin banka promosyonlarını bile ceplerine atıyor, sırf canları öyle istedi diye işten çıkarıp ekmeğinden ediyorlar. İşçiler haklarını almak için sesini biraz çıkarsa hemen susturuyorlar. İşçilerin sendikalı olmasını asla istemiyorlar çünkü istedikleri gibi at koşturuyorlar.
‘İŞÇİLERİN DURUMLARI REKLAMLAR KADAR GÖZ KAMAŞTIRICI DEĞİL’
Telus Digital de bu şirketlerden bir tanesi. Bizler Telus Digital çalışanlarıyız. Telus, 32 ülkede faaliyet gösteren bir telekomünikasyon şirketi. Merkezi Kanada’da olup, Avrupa’nın birçok ülkesinde yer alıyor fakat en çok Türkiye, El Salvador, Filipinler, Hindistan gibi iş gücünün ucuz olduğu ülkeleri tercih ediyor. Sosyal medyada, kamuoyunda sosyal yardım projeleri ile, PR çalışmaları ile göz kamaştıran bir şirket fakat işçilerin durumları o reklamlar kadar göz kamaştırıcı değil.
Telus Türkiye’nin, İzmir ve İstanbul lokasyonlarında çağrı merkezi alanında birçok proje yer alıyor. Bizler size hangi projede yer aldığımızı söylemeyiz çünkü işe başlarken bize imzalattıkları gizlilik sözleşmesi bunu söylememize engel oluyor. Söylersek ağır tazminat cezalarına çarptırılırız ama kamuoyunda aslında ne iş yaptığımızın bilgisi yıllardır mevcut. Bu gizlilik sözleşmesinin amacı kapitalizmin çarklarını istedikleri gibi döndürüp, işçileri kapalı kapılar ardına hapsedip, seslerini çıkarmalarını, sorunlarını dile getirmelerini, neler yaşadıklarını, nasıl bir psikolojide olduklarını haykırmalarını engelleyip kârlarına kâr katmaktır ama biz susmayacağız.
‘NE KADAR MAAŞ ALDIĞIMIZI PAYLAŞMAMIZ GİZLİLİK SÖZLEŞMESİ GEREĞİ YASAK’
7/24 vardiyalı sistemde uyku düzeni yemek düzeni, sosyal hayatı olmadan çalışıyoruz. Bir insanın psikolojik olarak kolaylıkla kaldıramayacağı bir işi yapıyoruz, çalışanların çoğu depresyon ve anksiyete ile mücadele etmek zorunda. Evet bu bizim işimiz, çalışmak zorundayız ama çalışırken ruh sağlığımızı ve fiziksel sağlığımızı kaybediyoruz. Hatta insan olma yetilerimizi kaybediyoruz, hissizleşiyoruz, mutlu olamıyoruz, üzülemiyoruz, adeta robotlaşıyoruz. Ve bütün bunları asgari ücretin biraz üzerinde bir ücrete mahkum edilerek yapıyoruz. Maaş bilgisini de size söyleyemem çünkü o da gizlilik sözleşmesi gereği maalesef ki yasak.
Bütün bunlar olurken iş sağlığı ve güvenliği kurallarını ihlal eden bir şirkette çalışıyoruz. Kendimizi güvende asla hissetmiyoruz. İşçilerin kullandığı ortak asansör ve temizlik personellerinin kullandığı yük asansörü sürekli arızalı ve bir gün bir işçiye mezar olmasından korkuyoruz. Servisler eski ve sürekli arızalanıyor, hatta birkaç hafta önce el freni tutmayan serviste bir arkadaşımız ölümden döndü, aynı günün akşamı başka bir servisin frenleri boşaldı yaklaşık 20 tane işçi ölümden döndü. Bu kazalar işveren Telus'ın iş sağlığı ve güvenliğini ihlal ettiğinin açık göstergesidir. İşveren Telus kusursuz sorumludur.
‘TELUS KANADA İŞÇİLERİ SENDİKALI ÇALIŞIYORKEN TELUS TÜRKİYE İŞÇİLERİNİN SENDİKA HAKKINA NEDEN İTİRAZ EDİLİYOR?’
Bütün bu olanlara dur demek için Telus Türkiye işçileri olarak anayasal hakkımızı kullanmaya karar verdik ve Ocak 2024’te Bağımsız Çağrı İş Sendikası’na üye olmaya başladık, 6 ay gibi kısa bir sürede şirket içi yeterlik sayısını tamamlayıp temmuz ayında Çalışma Bakanlığı’ndan sendikamız yetki belgesini aldI. Fakat Telus sendikanın yetkisine asılsız nedenlerle itiraz etti, şu an dava sürecimiz devam ediyor. Telus yönetimine soruyoruz: Telus Kanada işçileri sendikalı çalışıyorken Telus Türkiye işçilerinin sendika hakkına neden itiraz ediliyor? Bu itiraz yetmezmiş gibi bir de çağrı merkezleri iletişim iş kolundan büro iş koluna Danıştay’ın onayıyla taşındı, yani şu an olmasa bile bir sonraki dönemde sendikamız toplu iş sözleşmesi yapamasın diye önümüze engeller konuldu. Ayrıca bu iş kolu değişikliği ile de çağrı merkezlerinin sendikalaşıp hak arama olanağı kısıtlanmış oldu.
Sendikal örgütlenme faaliyetinde öncülük eden birkaç arkadaşımızı işten çıkardılar. Bütün işçilere ‘çalışma arkadaşları arıyoruz, referanslarınızı bekliyoruz’ diye mail atarken arkadaşlarımızı ‘küçülmeye gidiyoruz’ diyerek işten çıkardılar. Bir arkadaşımızı sosyal medya paylaşımlarından ötürü kriminalize ederek ve hedef göstererek işten çıkarttılar. Çalışanının özel hayatını inceleyip, onu kriminalize edip, hakkında uzaklaştırma kararları çıkarıp ve hatta tehdit davası açmak ne kadar etik diye Telus şirketinin etik hattına sormak gerek! Bütün bu işten çıkarmaların sendikalaşma faaliyetinin önüne geçmek için atılan adımlar olduğunun farkındayız. Öncülük eden diğer işçileri de işten çıkarmak için bahane aradığınızın da farkındayız, ama Telus'ı uyarıyoruz, işçilerin ekmeklerine dokunmayın.
‘TELUS SENDİKAYI, İŞÇİNİN HAKLARINI TANIYANA KADAR VAZGEÇMEYECEĞİZ’
Biz anayasal haklarımızı kullandık, sendikalı olduk. Ağır iş kolunda sayılması gereken ancak sayılmayan bu işte biz haklarımızı almak, insanca koşullarda çalışmak istiyoruz. Telus sendikayı, işçinin haklarını tanıyana kadar vazgeçmeyeceğiz. Bütün Türkiye'ye ve hatta bütün dünyaya anayasal hakkımızı nasıl ihlal ettiğinizi, işçileri nasıl sömürdüğünüzü duyuracağız. Telus emekçileri olarak buradan Telus'a sesleniyoruz. İtirazı geri çekin, toplu iş sözleşmesini imzalayın.
Başta Türkiye İşçi Partisi olmak üzere bu yolda Telus emekçilerinin yanında olan, sesimizi duyurmaya çalışan bütün siyasi partilere, sendikalara, sivil toplum kuruluşlarına ve siz değerli basın mensuplarına teşekkür ederiz. Ve Türkiye’de bulunan bütün işçilere çağrımızdır; örgütlenin, sendikalı olun. Haklarınızı işverenlerin olmayan vicdanlarına bırakmayın. Birlik olduğumuz gün biz kazanacağız.”