Sorun kamuyu güçsüzleştiren sistemde: Acil nitelikli, kamusal planlama yapılmalı

TAKİP ET

İzmir dün yaşanan sel felaketiyle mücadele ediyor. Uzmanlar, iklim krizine karşı toplumun ihtiyaçlarını öne çıkaran, kamusal ve nitelikli planlamaların yapılması gerektiğini belirtti.

BirGün'den Aycan Karadağ'ın haberine göre, klim krizi büyüyerek devam ediyor. İzmir'de etkili olan sağanak sonrasında Karşıyaka ve Konak ilçelerinde deniz 1 metre taştı, yollar su altında kaldı. Çok sayıda iş yeri, apartman ve dükkânı su bastı. Kentte gün boyu devam eden yağmur sonrası cadde ve sokaklar sular altında kaldı. Çevredeki sitelerin görevlileri siren sesleriyle araç sahiplerini uyardı. Birçok yurttaş, araçlarını su altında kalmadan kurtarmaya çalıştı. Yaşanan felaket sonrası uzmanlar, iklim krizine dikkat çekerek, toplumun ihtiyaçlarını öne çıkaran, kamusal ve nitelikli planlamalar konulması gerektiğine vurgu yaptı. 

Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi Yönetimi, BirGün’e yaptığı açıklamada, “Bir kentte, yağışlar mevsim ortalamasının üzerinde seyredebilir. Fırtına çıkabilir, deniz yükselebilir. Deprem de olabilir. Ne de olsa hepsi bir doğa olayıdır. Normaldir. Normal olmayan, insanlığın 21.yüzyılda sahip olduğu teknolojik birikime rağmen, bu doğa olaylarından trajik biçimde etkilenmesidir. Sorunların temelinde, toplumun önceliklerinin geri plana itilmesi ve kamu kaynaklarının sermayeye transfer edilmesi yatmaktadır.  Yerel yönetim seçimleri, popülizmin etkisi ile birlikte 5 yılda bir yapılan proje yarışına döndürülmüş, planlama unutulmuş, zaman kaybı olarak görülmüştür. Kentler, inşaat sermayesinin baskısı altında, yoğun yapılaşmaya maruz bırakılmıştır” denildi. 

Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Tasarımı, uygulaması uzun süren altyapı projeleri, ya politik hesaplar nedeni ile ertelenmiş ya da ihalelerle temel kaygısı kârlılık olan özel sektöre devredilmiştir. Bu tablonun sonuçlarından biri, gece saatlerinde İzmir'de yaşanan su baskınlarıdır. Meslek odası olarak, defaatle itiraz ettiğimiz uygulamalar, yağmur sonrası oluşan görüntüler ile doğrudan ilişkilidir. Açık söylemek gerekir: Doğa olaylarının, ülkemizin herhangi bir kentinde bir afete dönüşmeme ihtimali sıfırdır. Çünkü sorun kişilerin ve kişisel tercihlerin ötesine geçmiştir. Sorun, kamuyu güçsüzleştiren, çözümü serbest piyasaya havale eden sistemin bütünündedir. Bu nedenle, toplumun ihtiyaçlarını öne çıkaran, kamusal ve nitelikli planlama, acilen uygulamaya konmalıdır.” 

KAPASİTEYİ GELİŞTİREBİLMESİ GEREKMEKTEDİR

Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi de, “Kentlerimizde mevcut risklerin belirlenmesi, altyapı eksikliklerin giderilerek gelecekteki olası afetlerin sosyal, ekonomik ve teknik sistemler ve altyapılara verebileceği zararlardan korunabilecek kapasiteyi geliştirebilmesi gerekmektedir. Şehirlerin ‘dirençli şehir’ olabilmeleri için çevresel risklerini belirleyerek, doğru ve etkin bir çevresel altyapı ve çevre yönetimini gerçekleştirmesi önemlidir.  Kentlerimizde, sağlıklı ve temiz su ihtiyacının sağlanması, su kaynaklarının korunması, kullanılmış suların arıtılması, yeniden kullanımı, tarım ve sanayi kullanımına yönelik planlamaların, iklim değişikliği, meteorolojik ve hidrolojik faktörler, afet ve taşkın yönetim süreci ile birlikte bütünsel, entegre yönetimi sürecinin değerlendirilmesi ve yönetilmesi yaşamsal zorunluluktur” ifadelerini kullanıldı. 

KENTSEL PLANLAMADA YEŞİL ALAN MİKTARI ARTIRILMALIDIR

“Sürdürülebilir enerji, ulaşım, konut, arazi planlaması ve atık yönetimi politikaları geliştirilmelidir.  Sel ve heyelan alanlarında yapılaşmaya izin verilmemeli, mevcut yapılaşmanın kaldırılması gerekmektedir” diye vurgulanan açıklamada şunları dile getirildi: “Taşkın seviyeleri belirlenmeli, taşkın riski altında bulunan yapılar için özel önlemler alınmalıdır. Yapıların taşkın seviyesi altındaki bölümleri iptal edilmelidir. Yeni yapılacak binalar ve kentsel dönüşüm alanlarındaki yapılar depremin yanı sıra sel ve taşkın riski de göz önünde bulundurularak inşa edilmelidir. Subasman kotu uygun yükseklikte alınmalıdır.  Dere yataklarında akışın sağlanması için gerekli bakımlar yapılmalı, taşkın suyunun akışını engelleyecek yapılar ortadan kaldırılmalıdır. Mevcut alt yapı tesisleri güçlendirilmeli, atıksu ve yağmursuyu şebekelerinde gerekli bakımlar düzenli olarak yapılmalıdır. Yağmursuyu hasadı yapılmasına yönelik projeler geliştirilmelidir. Kaldırım ve yollarda yağmur suyu akışını sağlayacak geçirimli malzemeler kullanılmalıdır. Kentsel planlamada yeşil alan miktarı arttırılmalıdır.” 

Açıklamada son olarak şu ifadelere yer verildi: “Erken uyarı sistemlerinin kullanılmalı ve afet yönetim planları hazırlanmalıdır. İzmir kent merkezi kıyı şeridinde yer alması nedeni ile şiddetli yağışlardan kaynaklanan taşkın risklerinin yansıra fırtına kabarmalarından kaynaklı deniz seviyesindeki yükselmelere bağlı taşkın riski ile karşı karşıyadır. İklim değişikliği projeksiyonlarına  göre deniz seviyesinin yükselmesi, aşırı yağış ve taşkın olaylarını artması beklenmektedir. Bu nedenle kentin altyapı sisteminin güçlendirilmesi ile birlikte kıyı duvarı, drenaj yapıları gibi yapısal önlemlere ihtiyaç olduğu açıktır. Kentte ilgili idareler ve görevliler bir taraftan sürece müdahale etme ve olumsuzlukları giderme noktasında çaba sarf ederken, bundan sonraki süreçte altyapı, kentleşmenin yarattığı olumsuzlukların rehabilitasyonuna yönelik acil müdahaleler ile birlikte, afet yönetimine ilişkin olarak planlama, mücadele çalışmalarına tüm kurum ve paydaşlarla birlikte hazır olmak zorunda olduğumuz gerçeğini unutmadan çalışmaların yürütülmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyoruz.” 

ÇÖZÜNMÜŞ ÜRÜNLER KESİNLİKLE TEKRAR DONDURULMAMALI

Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi ise sel baskınları ve su taşkınlarından kaynaklanabilecek Gıda Güvenliği risklerinin önlenmesine yönelik açıklamalarda bulundu. Açıklamada  “Sel suyu ile temas etmiş ambalajsız, açık, dökme tüm ürünler, sel suyu ile temas etmiş olabilecek yiyeceklerden doğal kokusu, rengi veya dokusunu kaybetmiş ürünler, su geçirmez özelliği olmayan vidalı kapaklı plastik, paketlerdeki ürünler ve bombe yapmış, hasarlı, açıldığında sıvı veya köpük fışkıran konserve ürünler derhal imha edilmeli. İmha ederken direkt çöpe atılmamalı. Tekrar kullanılma ihtimalini ortadan kaldıracak şekilde açılarak, dökülerek, ambalaja zarar vererek imha edilmeli. Sel suyuyla temas etmiş özellikle tahta kesme tahtaları, bebek ve biberon emzikleri de sel suyu nedeniyle oluşacak kirleticilerin dezenfeksiyonunun tam sağlanamaması ihtimali yüksek olduğundan imha edilmeli. Gıda ile temas eden tüm kap kacak ve diğer yüzeylerin dezenfeksiyonu sağlanmalı. Sel suyuyla temas etmiş ya da etmemiş su geçirmez özellikteki ambalajlarda bulunan ürünler de iyice dezenfekte edilmeli” denildi. 

Açıklamada şunlar belirtildi: “Sel baskını, su taşkını sonucu gerçekleşebilecek olası elektrik kesintisi sonucu dikkat edilmesi gereken hususlar. Buzdolabı ve/veya dondurucunun kapaklarını mümkün olduğunca az açılmalı. Kapağı açılmamış bir buzdolabında gıdalar ortalama 4 saat kadar yine kapağı açılmamış dondurucularda ürünler ortalama 24 saate kadar mevcut durumlarını korurlar. Bu süreleri aşmış özellikle et, süt, balık, yumurta ve ürünleri imha edilmeli.  Çözünmüş ürünler bahsi geçen süreyi aşmadan yemeğe dönüştürülerek tek seferde tüketilebilir. Çözünmüş ürünler ve çözünen ürünlerden yapılan ürünler kesinlikle tekrar dondurulmamalı. Gıdaların bozulup bozulmadığını anlamak için tadına bakılmamalı. Çözünmüş ürünler dahil doğal renk, koku ve yapısı bozulmuş ürünler imha edilmeli. Sel baskınından etkilenerek zarar görmüş esnaflarımıza ve yurttaşlarımıza geçmiş olsun diyor, gıda güvenliği konusunda çok daha dikkatli olmaları konusunda uyarıyoruz.”